-“Kininin Davacısı” Gençliğe Örnek Y. Köse!-

Münir OYUNBOZAN

“Dini Bütün, Kini Bütün Bir Gençlik” diye yazmış makalesinin başlığını eski TKP’li -ne demekse artık!- yeni “liberal sol” Oya Baydar, kendi malları olan “t24” isimli sitesinde.

http://t24.com.tr/yazi/dini-butun-kini-butun-bir-genclik/4687

Mevzu mâlûm. Başbakan’ın “dindar gençlik” sözlerine üzerine başlayan tartışmada, Üstad Necib Fazıl’ın “Gençliğe hitabe”sinde geçen “dilinin, dininin, kininin davacısı bir gençlik” ifadesi üzerine “tüyleri ürpermiş” Oya Baydar’ın.

Öyle diyor:

“- Cümlesine “Modern, dindar bir gençlikten söz ediyorum” diye başlayan Erdoğan, hitabet gücünün şehvetine kapılıp “Dilinin, dininin, kininin davasına sahip çıkan bir gençlik” dediğinde, gerçekten de yanlış duyduğumu sandım. Aynı konuşmanın verildiği bir iki kanala zaplayınca, aklımın ve kulaklarımın sağlam olduğunu anlayıp kendi adıma ferahladım ama ülke adına, gençlik ve gelecek kuşaklar adına, hatta Başbakan’ın adına aynı ferahlığı duyduğumu ve rahatladığımı söyleyemem. Ertesi günkü (benim görebildiğim) gazetelerde cümledeki “kin” sözcüğü yoktu. Onun yerine ya beyninin diye yazılmıştı, ya da o sözcük atlanmıştı. Haberi servis eden ajanslar da benim gibi irkilip Başbakan’ı koruma refleksiyle mi sansüre başvurdular, AK Parti metni basına böyle mi geçti bilemem. Eskiden, söz uçar yazı kalır denirdi, şimdilerde buna da güvenmemek gerek, söz de kalıyor, tekrar dinlemek mümkün oluyor. Bugüne kadar, “Başbakanımız, konuşmasında ‘kin’ dememiştir” diye bir düzeltme gelmediğine göre, muhtemelen de Erdoğan’ın şiir sandığı hamasi manzumelerden bir mısra olan bu sözleri veri sayıyorum. (Bu arada Bayburt Belediye Başkanı da Erdoğan’a atfen aynı sözleri tekrarladı.)”

AKP’nin web sitesine baksa orada konuşmanın video kaydını da, özetlenmiş ama “ilgili” yerin bulunduğu konuşma metnini de görecektir Baydar ama “geri dönüş yaptı, yayından çekti” imajını, şübhesini oluşturabilmek için böyle laflar etmeyi tercih etmiş.

Ardından bir sürü beylik laf, pedagog edasiyle “kin ve nefret” meselesine bir dalıyor, çık çıkabilirsen aşkolsun!

Diyor ki bilgiç bilgiç:

“- Ahlâk da din de hoşgörüyü, tevazuyu, affı, şefkati yüceltir; kini değil. Lafını bilmez, sıradan biri değil de bir lider “kininizin davasına sahip çıkın” diyorsa, durum vahimdir. Çünkü “kimlere karşı kin?” ve “ hangi kinin davasına, nasıl sahip çıkılacak? soruları gelir gündeme. Gençlikten hangi kinin davasını gütmesini istiyor Başbakan? Mayasında ve genetik kodlarında yeterince kin birikmiş/biriktirilmiş; milliyetçi-faşizan önyargıların ve katli vaciptir anlayışının yaygın, cepheleşmelerin derin olduğu bu ülke çocuklarına kininin davasına sahip çıkmayı öğütlemek ne anlama geliyor? Bir dil sürçmesi kabul etsek bile, düzeltilmedikçe, istemeden de olsa kimler kimlere karşı kışkırtılıyor?”

Hiç lafa laf cevaba gerek yok. Bunlar “kin” lafını “kindar” olarak anlamakda yetkinler” ama orada kastedilen (“kindar olun” diye bir ifade yok mâlûm) “kin’inin davacısı ol!” demek!

Bu nasıl olur?

Meselâ konu Başbakan, ondan misâl verelim, işte Dersim meselesinde çıktı “özür dilenecekse dilerim” dedi ve yapılanları anlattı, yapanlara karşı olan “duygularını” ortaya koydu, arşivleri açtı, ve Dersim konusunda adım attı!

İşte Dersimlilere yapılanlara karşı tabiî olarak duyulan KİNİN DAVACISI olmak böyle bir şeydir meselâ!

Veya Oya Baydar ve eşinin zırt-pırt lafı getirip durduğu Hırant Dink suikastı… Milletin “Hepimiz Ermeniyiz!” diye dolaşmasının psikolojik alt yapısında ne var acaba? İş olsun, şık bir slogan olsun diye mi icad edildi “Hepimiz Ermeniyiz”, yoksa H. Dink’e yapılan suikastı gerçekleştiren “odak”a karşı duydukları “kin” ile mi? Samimi olun ve bunun cevabını verin; Dink suikastinin ve “odakları”nın “kincisi” olmanız illa aynı şekilde mukabele etmenizi gerektirmez, işte “Hepimiz Ermeniyiz!” dediniz ve rahatladınız, cebhenizi ortaya koydunuz. Bundan doğal ne var?

“Kininin davacısı” olmak illa “anladığın” şekilde hareket etmek değildir ki Baydar, bunu niye anlamıyorsun anlamak ne mümkün! Ama serde “muhalefet” yapmak varsa, gayet tabiîdir ve yolun açık ola!

Siz bunlarla uğraşacağınıza, bakın “sizin takımdan” Kürşat Bumin, geçenlerde kendisine “niye Salih Mirzabeyoğlu’na yapılanlara karşı bir şeyler yazmıyorsunuz” diye soran “değerli bir okuyucusu” üzerinden niye yazmadığını, daha doğrusu niye YAZMAYACAĞINI anlatırken görünüz Oya Baydar aslında KİN nasıl olurmuş, bilmeden onu da anlatıyordu.

Aşağıdaki linklerde iki yazısını da bulacaksınız, okuyunuz ve anlayınız:

Benim için zor bir yazı: Mirzabeyoğlu hakkında:

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=30033&y=KursatBumin

Benim için zor bir yazı: Mirzabeyoğlu hakkında (2):

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=30045&y=KursatBumin

Kısaca diyor ki Kürşad Bumin, “bunun “adamlarından” birisi bana laf atmış arkadaş, önce çıksın onu bir düzelttirsin, kulağını bir çeksin, sonra bakarız hakkında yazıya!”

Bunu da bir kenara bırakalım, işte Başbakan, özel yetkili savcı eliyle 28 ŞUBAT SÜRECİNİ SORGULAMAYA başlattı. Ne çıkar nasıl biter orası ayrı mesele ama sizin bu hususda neler düşündüğünüze dair bir mâlûmatımız yok! Niye? Çünkü size dokunulmadı mâlûm o dönemde değil mi? Hatta “gericilikle, hurafelerle mücadele”ydi, değil mi?

Tamam öyle olsun, ama siz “demokrat” değil misiniz, nerede kaldı “liberalliğiniz”, o dönemde yapılanların ne demokrasiye ne liberalliğe ne hukuka ne adalete uygun olmadığını görmüyor musunuz ki iki satırla bunu yazmıyorsunuz?

Veya işte bugün bellibaşlı web sitelerinde haber olarak yer aldı, ki kendisi zaten geçenlerde Ankara Adliyesinde suç duyurusunda bulunarak gündeme oturdu, Yakup Köse, nerede onunla ilgili iktibas dahi olsa haberiniz web sitenizde?

Veya işte neredeyse her yere gönderilen ve Facebook ve Twitter üzerinden herkese ulaştırılan 25 Ocak 2000 Metris İsyanı, namı diğer “NOEL BABA OPERASYONU” ile alâkalı yapılan haberlerden iktibaslar?!

Varsa yoksa H. Dink, varsa yoksa “Hayata Dönüş!”

Tamam onları da yazın, ama “kinci gençlik” üzerine psikolojik laflar yapacak kadar “deruun” olduğunuza göre, bu hâdiseleri GÖRMEMENİZİN NEDENİ üzerine de konuşsanız ya?!

Yakup Köse, 14 yaşında Antalya’da evinde akşam yemeği yerken kelepçelenerek tutuklanıyor ve 2004 senesinde çıkan “uyum yasaları” neticesinde 10 sene sonra serbest kalıyor!

14 yaşındaki çocuk, İDAM cezası alıyor; üstelik “Çocuk Mahkemesi”nde değil DGM’de yargılanıyor; alın işte size Ogün Samast’a yapılan muameleyle alaka kurabileceğiniz bir “yan”, yazsanıza bunları!

Siz yazmasanız da, görmeseniz de, işte 14 yaşındaki idam cezası almış ve ciddi ciddi “içerde”, “asacaklar herhalde beni!” diye düşünmeye başlamış Yakup Köse’nin “pedagojik performansı” hakkında kalem oynatsanıza!

O çocuk, genç bir adam olarak dışarıya çıktı! Şimdi kendisinden çocukluğunu alan ve Noel Baba Operasyonu nedeniyle bir de gençliğinden 6,5 seneyi almaya çalışan 28 ŞUBATÇI KÖPEKLERE karşı duyduğu KİNİNİN DAVACISI olarak geçen gün 28 Şubat soruşturmasına müdahil oldu ve suç duyurusunda bulundu!

Yakup Köse, Necib Fazıl’ın bahsettiği, “KİNİNİN DAVACISI GENÇLİK”İN ÖRNEĞİDİR!

Kelimelerin altında takla atarak laf cambazlığı yapacağınıza, buyrun KELİMENİN TAM ANLAMIYLA DAVACI OLAN GENÇLİĞİN  SESİ olun!

Çok mu zor!

Galiba, evet!

http://www.furkandergisi.com/index.php/tr/furkan-yazarlari/munir-oyunbozan/1438-oya-baydar-ve-yakup-kose

Yorum bırakın