Basından Notlar xxııı

DENKTAŞ ÖLDÜ TOPRAĞI BOL OLSUN

Kıbrısı kumarhane cennetine çeviren Mason Denktaş âhir ömründe Kelime-i Şehâdet yerine “Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar” şarkısıyla karısına serânâd yaparak, dar-ı bekâ’ya intikâl etti. Toprağı bol olsun!

Özellikleri; iyi bir Mason, iyi bir Kur’an Kursu ve İmam Hatib Mektebleri düşmanı. İyi bir Kıbrıs halkını dinsizleştirme Koç’u, iyi bir toprak müzakerecisi (yani, vatan’ın inancın yaşandığı yer olduğunu bilmeme şaşkınlığı demektir), iyi bir Demirel dostu, sıkı bir Türk Militaristleri dostu (yani kamuflajlı, zaman zaman kamuflajsız Ergenekoncu)… Yani, yani, yani…

Herkes bilmeli ki, bir gün bu yâniler biter, “Küllü Nefsin Zaikatül Mevt” hikmetince açılan KABİR kapısından yeni bir dünyaya girilir. Orada sorulur:

– Bay Denktaş, Allah’ın Kitabı için ne yaptın?

– Yâ Rabbi ben Kıbrıs Türkünü ve Kıbrıs toprağını kurtarmak için ömrümü verdim!

– Ey kulum, kimden kurtardın?

– Gavurlardan Yâ Rabbi!

– Gavurlar senin halkına ne yapmak istiyorlardı?

– Öldürmek veya köle etmek Yâ Rabbi!

– Ey kulum, görmüyor musun ki, bu işleri sen kendi halkına yapmışsın; ruhlarını öldürmüş onları benim dinime yaklaşmaktan menetmişsin, dolayısıyla da, Bana köle olmamanın gerektirdiği köleliğe düşürmüşsün onları!.. Ne diyorsun?

– Yâ Rabbî!.. Yâ Rabbî!.. Yâ Rabbî!..

 

HADİ ŞİMDİ DE GÜL PALYAÇO!!!

 

Bu sözü kim kime söylüyor dersiniz?.. Anlatalım. Palyaço Fransa cumhurbaşkanı oluyor, onu palyaçoluğa terfi ettirenlerse İtalyanlar. Bir süre önce Sarkozy şöyle bir laf etmişti, “Fransa’nın kredi notu asla düşmeyecek, düşerse ben ölürüm”… Daha sonra da Almanya (23 Ekim 2011) başbakanı Merkel’in, “Berlusconi’nin İtalyası için ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Sarkozy, Merkel’e bakıp sadece gülmüştü.

Bu durumun kızdırdığı İtalyanlar şimdi bir fırsat yakalamış, Sarkozy’yi palyaçolaştırmaya çalışıyorlar. Fırsatta şu; uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poors 9 Avrupa birliği ülkesinin kredi notuyla birlikte Fransa’nın notunu da düşürmüş… Tabiî İtalyanlar harekete geçip intikam alıyorlar…

Ee, bize ne bundan, diyebilirsiniz!

Yâni, basit bir itiş kakış muamelesi, bahse değer mi, diye düşünebilirsiniz. Fakat, mesele hiç de öyle değil. Şayet bu tür dalaşmalar AB sürecinin sağlam bağlarla bağlandığı zannedilen dönemlerde olsaydı, haklısınız. Oysa, şimdi AB’nin her yönünü bir telâş almış, neredeyse eski defterler açılmak üzere. Dolayısıyla, böyle bir zamanda, böylesine bir durum hiç de hayra alâmet değil.

“Ne gibi” derseniz, anlatalım. Efendim, biz Doğulular arasında bir asırlık bir husûmet vardır. Bu husûmet tabiî değil, Batılılar’ın kotardıkları sûni bir husûmettir. Dolayısıyla husûmet sayılmaz, izâlesi kolaydır. Ve, şimdilerde yaşanan süreç de, bu sûni sürecin izâlesi sürecidir.

Batı’nın ki öyle mi ya!

Onların durumu bizdekinin tam tersi. Yâni düşmanlıkları doğal, dostlukları sûni’dir. Böyle olunca, Sarkozy’nin İtalyanları küçümsemesindeki mânânın farklılığı anlaşılır, İtalyanların Sarkozy’ye diş bilemelerinin hakikati de idrak edilir. Yüzyıllar boyu birbirini boğazlamış Batılılar, son iki-üç yüzyılda toparlanıp büsbütün doğuluların üzerine çullanmanın fırsatını yakalamışlar ve doğrusu bu işin zevkini de iyi çukarmışlar… Ama buraya kadarmış.
Şimdi hırlamalar yeniden başladı. Neden? Öküz öldü de ondan!

Yani, Batı ekonomisi tatlı hayat standartlarından uzaklaşaya başlayınca, rûhen mefluç bedeni fiziken de yere çakıldı. Anlayacağınız öküz öldü ortaklık bozuldu. Öküz: Hazza dayalı Batılı yaşam… Ortaklık: Doğuyu sömürerek elde edilen emtîa üzerine.
Öküz öldüğüne, ortaklıkta bozulduğuna göre, sırtlan dişlerini birbirlerine göstermemeleri için bir sebeb kalmadı demektir. Bundan böyle, aralarındaki şakalaşmalara bile dikkat etmek gerekir, zira kalblerine evham düşen bu canavarlar şimdi birbirlerinin arkalarını kolluyorlar. Hiç şübheniz olmasın; hiç. Yapmadıkları, yaşamadıkları şey değil bu durum, yüzyıllarca birbirlerinin kanlarını emdiler. Yeniden hazırlanıyorlar hatıralarını tazelemeye. Ne gam, diyeceğiz ama içlerindeki masumlara yazık!

http://www.furkandergisi.com/index.php/tr/medya-analiz/1412-basindan-notlar-xxiii